Bu, orijinali İngilizce olan bir sayfanın çevirisidir.

Hileli veya Kafa Karıştırıcı Oldukları İçin Kullanmaktan Kaçınılması (Veya Dikkatle Kullanılması) Gereken Kelimeler

Her zaman veya belirli kapsam ve durumda kullanmamanızı önerdiğimiz birtakım sözcükler ve ifadeler var. Bazıları muğlak, bazıları ise yanlış yönlendiriyor; diğerleri fikir birliğinde olmadığımız ve sizin de olmayacağınızı umduğumuz bir fikri vurguluyorlar.

Açık” | Akıllı hoparlör” | Alternatif” | Ayrılma” | Bağış yazılım” | Bedava” | BSD-stili” | Bulut Hesaplama” | Creative Commons lisanslı” | Dijital Haklar Yönetimi” | Dijital Kilitler” | Dijital meta” | Ekosistem” | Erişim” | Fikri Mülkiyet” | Google” | Güvenli İşletim” | Hacker” | Hırsızlık” | İçerik” | Kapalı” | Kaynak model” | Korsanlık” | Koruma” | LAMP sistemi” | Linux sistemi” | Modern” | MP3 Çalar” | Mükafat” | Nesnelerin İnterneti” | Oynaması bedava” | Oyuncular (işletmeler hakkında söylenen)” | ÖAKY” | ÖLAKY” | Özgürce edinilebilen yazılım” | Paraya çevirme” | Paylaşım ekonomisi” | Paylaşım (kişisel veri)” | Pazar” | PC” | Photoshop” | PowerPoint” | RAND” | Reklam engelleyici” | SaaS” | SatıcıSatın alma opsiyonlu bedava (Freemium)” | Skype” | Telif hakkı sahibi” | Ticari” | Tüketici” | Tüketim” | Ücretsiz Yazılım (freeware)” | Ürün” | Varlıklar” | Yapay Zekâ” | Yaratıcı” | Yazılım Endüstrisi” | Yazılımın satılması” |



“Açık”

Lütfen “özgür yazılım” yerine “açık” veya “açık kaynak” terimini kullanmaktan kaçının. Bu terimler farklı değerlere sahip farklı konumları temsil ediyor. Özgür yazılım hareketi, bir hak mücadelesi olarak bilişimdeki özgürlüğünüz için kampanyalar yürütüyor. Açık kaynak hareketsizliği hiç bir şey için bu şekilde bir kampanya yürütmüyor.

Açık kaynak görüşlerinden söz ederken bu terimi kullanmak doğrudur, ancak bizim, yazılımlarımız veya görüşlerimiz hakkında konuşurken bu terimi kullanmayın, çünkü bu durum insanların bizim görüşlerimizin onlarınkine denk olduğunu varsaymasına yol açabilir.

Açık kaynak yerine özgür yazılım diyoruz.

“Akıllı hoparlör”

Bu terim tamamen saçmadır. Ses komutlarını dinleyen ve anlayan ürünleri kastediyor; bu ürünlerin komutların çıktılarını söylemek için bir hoparlörleri de var. Birincil işlevleri komutları dinlemektir. Hadi onlara “ses komutu dinleyicileri” diyelim.

“Alternatif”

Özgür yazılımı, genelde özel mülk yazılıma bir “alternatif” olarak tanımlamıyoruz. Çünkü bu kelime bütün “alternatiflerin” meşru ve her ilave birinin kullanıcıları daha iyi duruma getirdiğini farz eder. Aslında özgür yazılımın kullanıcıların özgürlüğüne saygı duymayan yazılımlarla bir arada yaşaması gerektiğini farz eder.

Yazılımı başkaları için de erişilebilir kılmak için özgür yazılım dağıtımının tek etik yol olduğunu düşünüyoruz. Diğer yöntemler, özgür olmayan yazılım ve Yazılım yerine Hizmet kullanıcılarını denetimi altına alır. Kullanıcılara özgür yazılım yerine bu “alternatifleri” önermenin doğru olmadığını düşünüyoruz.

Özel durumlar kullanıcıları belirli bir iş için özel bir programı çalıştırmaya sevk edebilir. Örneğin bir web sayfası kullanıcının tarayıcısına JavaScript istemci kodu gönderdiğinde, bu durum kullanıcıları başka olası bir program yerine bu belirli istemci programı kullanmaya sevk edebilir. Böyle bir durumda, başka herhangi bir kodu bu iş için bir alternatif olarak tanımlamak için bir neden vardır.

“Ayrılma [Opt out]”

Herhangi bir bilgisayımsal kötü davranış biçimine uygulandığında, “ayrılma” terimi, tercih, kolaylık açısından çok önemsizmiş gibi gösterir. Onun yerine “reddetmek,” “uzak durmak” veya “kaçmak” sözcüklerini öneriyoruz.

“Bağış yazılım”

“Bir programın özgür yazılım olarak dağıtılması” anlamında “bağış” ifadesinin kullanılması yanıltıcıdır. “Ücretsiz”le aynı probleme sahiptir: ücret hususunu vurgulamakta, özgürlük hususunu vurgulamamaktadır. Kafa karışıklığını önlemenin bir yolu “özgür yazılım olarak yayınla” demektir.

“Bedava”

Bir programın özgür yazılım olduğunu söylemek istediğinizde, lütfen programın “bedava” edinilebileceğini söylemeyin. Bu terim özel olarak “sıfır fiyat” anlamına gelmektedir. Özgür yazılım bir özgürlük hususudur, para hususu değildir.

Özgür yazılım kopyaları genellikle ücretsiz olarak temin edilebilir – örneğin, FTP aracılığıyla indirilerek. Ancak özgür yazılım kopyaları CD-ROM’lar üzerinde bir fiyat karşılığı da alınabilir; bu arada, özel mülk yazılım kopyaları ara sıra promosyon olarak ücretsiz olarak verilmektedir ve bazı özel mülk paketler, normalde belirli kullanıcılara ücretsiz olarak verilmektedir.

Kafa karışıklığını önlemek için, programın “özgür yazılım olarak” mevcut olduğunu söyleyebilirsiniz.

“BSD stili”

“BSD stili lisansı” ifadesi kafa karışıklığına neden olmaktadır çünkü önemli farkları olan lisansları bir araya toplamaktadır. Örneğin, reklamsal ifadeye sahip orijinal BSD lisansı GPL ile uyumsuzdur ancak gözden geçirilmiş BSD lisansı GPL ile uyumludur.

Kafa karışıklığını önlemek için, söz konusu lisansın belirtilmesi ve “BSD stili” ifadesinin kullanımının önlenmesi en iyisidir.

“Bulut Hesaplama”

“Bulut hesaplama” (veya sadece “bulut”) açık bir anlamı olmayan bir pazarlama tekniği kelimesidir. Ortak özellikleri dosya iletiminin ötesinde bir amaçla İnternet'i kullanan geniş yelpazede farklı etkinlikler için kullanılmaktadır. Böylece, bu terim ciddi bir karmaşa yaratıyor. Eğer düşünmenizi kelime üzerine kurarsanız, düşünmeniz belirsizleşir (yoksa “bulutlanır” mı diyelim?).

Bu terimi kullanan başka birinin yaptığı söyleme yanıt vermeden veya hakkında düşünmeden önce, öncelikle konuyu açıklığa kavuşturun. İfadenin ilgilendiği senaryo nedir? Bu senaryo için açıklayıcı, iyi bir terim nedir? Konu açıklığa kavuştuktan sonra, tartışma yararlı bir sonuca yönelecektir.

“Bulut hesaplama”nın birçok anlamından biri verinizi çevrimiçi hizmetlerde saklamanızdır. Çoğu durumda bu aptalcadır çünkü sizi gözetime maruz bırakır.

Başka bir anlamı (her ne kadar örtüşse de aynı şey değildir) Yazılım Yerine Hizmettir, hesaplamanız üzerindeki denetimden sizi mahrum eder. Hiç bir zaman SaaSS kullanmamalısınız.

Başka bir anlamı uzak fiziksel sunucu veya sanal sunucudur. Bu uygulamalar belirli koşullar altında uygundur.

Başka bir anlamı, kendi sunucunuza kendi mobil aygıtınızdan bağlanmanızdır. Bunun herhangi bir etik sorunu yoktur.

NIST'in “bulut hesaplama” tanımı, farklı etik sorunlar ortaya çıkaran üç farklı senaryodan söz eder: Hizmet olarak Yazılım, Hizmet olarak Platform ve Hizmet olarak Altyapı. Ancak, bu tanım genel “bulut hesaplama” kullanımıyla uyumsuzdur, çünkü verinin çevrim içi hizmetlerde saklanmasını içermez. NIST tarafından tanımlanmış haliyle Hizmet olarak Yazılım, kullanıcılara kötü davranan Yazılım yerine Hizmetle oldukça örtüşse de, iki kavram denk değildir.

Bu farklı bilişim uygulamaları aynı tartışmanın konusu değildir. “Bulut hesaplama” teriminin yarattığı karmaşayı önlemenin en iyi yolu, bulutu hesaplamayla ilişkili olarak kullanmamaktır. Kastettiğiniz senaryo hakkında konuşun ve onu belirgin adıyla kullanın.

İlginç biçimde, Larry Ellison, özel mülk yazılım geliştirici, keza “bulut hesaplama” teriminin anlamsızlığını belirtiyor. Yine de terimi kullanmaya devam etmeye karar verdi, çünkü özel mülk yazılım geliştiricisi olarak bizim ideallerimizle aynı ideallerle güdülenmiyor.

“Creative Commons lisanslı”

Bir çalışmanın en önemli lisanslama niteliği özgür olup olmadığıdır. Creative Commons yedi lisans yayınlamıştır, bunlardan üçü özgür (CC BY, CC BY-SA ve CC0), geri kalanları ise özgür değildir. Bu nedenle bir çalışmayı sadece “Creative Commons lisanslı” olarak tanımlamak onun özgür olup olmadığını söylemekte başarısız kalır ve bu sorunun önemli olmadığını ileri sürer. Cümle doğru olabilir ama ihmal zararlıdır.

İnsanların en önemli ayrıma dikkat vermesini sağlamak için her zaman hangi Creative Commons lisansının kullanıldığını, “CC BY-SA ile lisanslanmıştır” gibi belirtin. Belirli bir çalışmanın hangi lisansı kullandığını bilmiyorsanız, öğrenin ve ondan sonra açıklamada bulunun.

“Dijital Haklar Yönetimi”

“Dijital Haklar Yönetimi” (“DRM”) terimi, gerçekte bilgisayar kullanıcıları üzerine kısıtlama getirmek için tasarlanmıştır. Bu terimde “haklar” sözcüğünün kullanılması propagandadır, kısıtlamaların uygulandığı kişilerin bakış açısını ihmal ederken, sizin gibi habersiz insanların, kısıtlamaları getiren azınlığın bakış açısından görmesini sağlamak için tasarımlanmıştır.

İyi alternatifler, “Dijital Kısıtlamaların Yönetilmesi” ve “dijital kelepçeler” olabilir.

Lütfen DRM'yi ortadan kaldırmaya yönelik kampanyamızı destekleyin.

“Dijital Kilitler”

“Dijital kilitler”, Dijital Kısıtlamalar Yönetimini eleştirenler bazı kişiler tarafından ondan söz etmek için kullanılıyor. Bu terimin sorunu DRM'nin kötülüğünü yargılamakta yetersiz kalmasıdır. Bu terimi benimseyen kişiler üzerine fazla düşünmemişler.

Kilitlerin baskıcı veya kötü olması şart değil. Sizin de muhakkak bir çok kilidiniz, anahtarları veya kodları vardır. Onları yararlı veya zahmetli bulabilirsiniz, ama yine de sizi baskı altına almazlar çünkü onları açıp kapatabilirsiniz. Aynı biçimde, şifrelemeyi de dijital dosyalarımızı korumak için çok kıymetli buluyoruz. Bu da üzerinde denetiminiz olan bir tür dijital kilittir.

DRM sizin üzerinize başkası tarafından koyulan ve size anahtarlarını vermeyi reddettiği bir kilit gibidir. Başka bir ifadeyle kelepçedir. Dolayısıyla, DRM için doğru benzetme “dijital kilitler ” değil “dijital kelepçelerdir.”

Bir kaç karşı duran kampanya mantıklı olmayan “dijital kilitler” terimini seçmiştir. İşleri rayına oturtmak için bu yanlışı düzeltmekte ısrar etmeliyiz. FSF “dijital kilitlere” karşı çıkan bir kampanyayı, özde anlaşabilirsek destekleyebilir, ancak desteğimizi sunarken terimi dikkat çekecek şekilde “dijital kelepçeler” ile değiştirip nedenini açıklarız.

“Dijital meta”

“Dijital meta” terimi eser sahipliğinin çalışmalarının kopyalarına uygulanıyor, onları hatalı bir şekilde fiziksel metalar gibi tanımlıyor, ki fiziksel metalar kopyalanamaz ve bu yüzden belirli miktarlarda üretilmeli ve satılmalıdır. Bu benzetme insanların yazılım veya dijital çalışmaları, fiziksel metalar üzerine olan kendi düşünceleri ve sezgileriyle yargılamaları yönünde teşvik ediyor. Ayrıca durumu ekonomik terimlerle betimlemiş oluyor, bu da özgürlük ve topluluğu içermeyen dar ve sınırlı sayıda değeri kapsıyor.

“Ekosistem”

Özgür Yazılım topluluğunu veya herhangi bir insan topluluğunu “ekosistem” olarak tanımlamak hatalıdır, çünkü bu kelime etik yokluğunu ima eder.

“Ekosistem” terimi dolaylı olarak eleştirel olmayan bir gözlem tutumunu tavsiye eder: bir şeyin nasıl olması gerektiğini sorma, sadece olanı çalış ve anla. Bir ekosistemde, bazı organizmalar diğer organizmaları yutar. Ekolojide, bir baykuşun bir fareyi veya bir farenin bir tohumu yemesinin doğru olup olmadığını sormayız, onları sadece gözlemleriz. Türlerin nüfusu koşullara göre büyür veya küçülür; bu da ne doğru ne de yanlıştır, türün yok oluşuyla sonuçlansa bile, salt ekolojik bir görüngüdür.

Buna karşın, çevrelerine karşı etik bir tutum benimseyen ve etik sorumluluğa sahip varlıklar, müdahale etmezlerse yok olmaya eğilimli ama önemli olan sivil toplum, demokrasi, insan hakları, barış, kamu sağlığı, temiz hava ve su, tehlike altındaki türler, geleneksel sanatlar… ve bilgisayar kullanıcılarının özgürlüğü gibi şeyleri korumaya karar verebilirler.

“Erişim”

Özgür yazılımın bir programa kamunun erişimi anlamına geldiği yönünde genel bir yanılgı var. Özgür yazılımın anlamı bu değildir.

Özgür yazılımın ölçütleri programa kimin “erişimi” olduğu değildir; programın kopyasına sahip olan kullanıcının onunla ne yapabileceğine ilişkin dört temel özgürlük söz konusudur. Örneğin, 2 nolu özgürlük kullanıcının başka bir kopyayı oluşturup size satabileceğini veya verebileceğini belirtir. Ancak hiç bir kullanıcı bunu yapmakla yükümlü değildir; hiç bir kullanıcıdan bu programı isteme hakkınız yok.

Özellikle, eğer programı kendiniz için yazdıysanız ve hiç kimseye bir kopyasını sunmadıysanız, basitçe bu program özgür bir yazılımdır, çünkü bir kopyasına sahip olan herkes dört temel özgürlüğe sahiptir (çünkü tek kullanıcı sizsiniz).

Uygulamada, bir çok kullanıcı bir programın kopyalarına sahip olduğunda, birisi mutlaka onu İnternet'e yükleyecektir, böylece herkesin erişimine açacaktır. Bizce insanlar, eğer program yararlıysa, bunu yapmalı. Ancak bu bir özgür yazılım gerekliliği değildir.

Erişime sahip olmanın özgür yazılımla doğrudan ilişkili olduğu bir özel durum var: GNU GPL lisansı belirli bir kullanıcıya, bir programın kaynak kodunun bu kullanıcıya fiziksel olarak bir kopyasının verilmesi yerine, kaynak kodunu indirme erişimi veriyor. Bu özel durum halihazırda kullanıcının programın kaynak kodu olmayan biçimine sahip olduğu durum için geçerlidir.

Özgür yazılımla kamunun programa erişimi vardır demek yerine, özgür yazılımla kullanıcılarına dört temel özgürlüğü var ve özgür yazılımla kullanıcılar programlarının kendileri için ne yaptığının denetimine sahip diyoruz.

“Fikri Mülkiyet”

Yayıncılar ve avukatlar, telif hakkını “fikri mülkiyet” olarak tanımlamaktan hoşlanır, bu terim ayrıca patentler, markalar ve yasanın diğer belirsiz alanları için de kullanılır. Bu yasalar aslında oldukça az ortak noktaya sahiptir ve çok farklıdırlar. Onlara ilişkin genelleştirmeler yapmak sağlıksızdır. En iyisi, “telif hakkı” hakkında veya “patentler” hakkında veya “markalar” hakkında ayrı ayrı konuşmaktır.

“Fikri mülkiyet” terimi gizli bir varsayımı içinde taşımaktadır – kopyalama konusunda düşünmenin en doğal yolunun fiziksel nesnelerle benzerlik kurulması ve mülkiyet olarak onlar hakkındaki düşüncelerimizi esas almaktır.

Kopyalamada bu benzerlik, malzeme nesneleri ile bilgi arasındaki temel farkı gözden kaçırmaktadır: bilgi, hemen hemen hiç çaba göstermeksizin kopyalanabilir ve paylaşılabilir ancak malzeme nesneleri için bu durum söz konusu değildir.

Gereksiz yönlendirme ve kafa karışıklığını yaymaktan kaçınmak için en iyisi sıkı bir politika güderek “fikri mülkiyet” terimleriyle konuşmamak ve hatta düşünmemektir.

Bu güçlerin “haklar” olarak ifade edilmesi iki yüzlülüğü Dünya “Fikri Mülkiyet” Örgütünü utandırmaya başlamıştır.

“Google”

Lütfen İnternet üzerinde bir şey arama fiili olarak “google” kullanmayın. “Google” bir çok arama motorundan sadece belirli birinin adıdır. “Webte aramak” veya (bazı bağlamlarda) “aramak” fiilini kullanmanızı öneriyoruz. Mahremiyetinize saygı gösteren bir arama motoru kullanmayı deneyin, örneğin DuckDuckGo kullanıcılarını takip etmediğini iddia ediyor. (dışarıdakiler olarak bu tür iddiaları doğrulamak mümkün değildir)

“Güvenli İşletim”

Güvenli İşletim” bilgisayarların size itaat etmemesi yerine, uygulama geliştiricilere itaat etmesi için yeniden tasarlanmasına yönelik tasarıya destekçilerinin verdiği isimdir. Onların bakış açısından “güvenli”dir, sizin bakış açınızdan “hain”dir.

“Hacker”

Hacker oyuncu beceriden hoşlanan kişilerdir, bilgisayarlarla olması şart değildir. Eski 60'lar ve 70'lerdeki MIT özgür yazılım topluluğundaki programcılar kendilerini hacker olarak tanımlamışlardır. 1980 civarında hacker topluluğunı keşfeden gazeteciler terimi “güvenlik kırıcısı” anlamına gelecek şekilde yanlış bir şekilde aldılar.

Lütfen bu hatayı daha fazla yaymayın. Güvenliği kıran kişiler “güvenlik kırıcı”lardır (cracker).

“Hırsızlık”

Oldukça katı, baskıcı bir telif hakkını savunanlar, telif hakkının çiğnenmesini tanımlamak için “çalındı” ya da “hırsızlık” gibi sözcükleri kullanmaktadırlar. Aynı zamanda, yasal sistemi, etik üzerinde bir otorite olarak değerlendirmemizi isterler: kopyalama yasaksa, o zaman yanlış olmalıdır.

ABD yasal sistemi altında telif hakkı ihlali hırsızlık değildir. Hırsızlıkla ilgili yasalar, telif hakkı ihlaline uygulanabilir değildir. Baskıcı telif hakkı savunucuları, otoriteye bir itirazda bulunuyorlar ve otoritenin söylediğini yanlış sunuyorlar.

Onları çürütmek için, gerçekten de “telif hakkı hırsızlığı” olarak tanımlanabilecek bir durumu gösteren şu gerçek vakayı onlara gösterebilirsiniz.

İzin almadan kopyalama telif hakkı yasası tarafından çoğu durumda (ama tamamen değil) yasaklanmıştır, ancak yasaklanmış olması onu yanlış yapmaz. Yasalar genel olarak doğru ve yanlışı tanımlamazlar. Yasalar, en iyi anlamda, adaleti sağlama girişimidir. Eğer yasalar (uygulamaları) doğru ve yanlış fikirlerimize (belirtimler) uymuyorsa, bu yasalar değişmelidir.

Telif hakkı ihlali hakkındaki bir davaya başkanlık eden bir ABD hakimi, “korsanlık” ve “hırsızlık” kelimelerini karalama olarak tanımlamıştır.

“İçerik”

Bir rahatlık ve memnuniyet duygusu tanımlamak isterseniz, mutlaka “memnun” (“content”) deyin, ancak insanların kendilerini ifade etmek için kullandığı çaışmaları ve iletişim biçimlerini tanımlamaya yönelik isim olarak bu kelimeyi kullanmak, bu çalışmalara ilişkin belirli bir yaklaşımı, amacı bir kutuyu doldurmak ve para kazanmak olan birbiriyle değiştirilebilir mallar oldukları yaklaşımını ortaya çıkarır. Aslında, bu, dolu kutuya odaklanarak, tüm çalışmaları hor görüyor. Eğer bu tutumu benimsemiyorsanız, bu kelime yerine “çalışmalar”, “iletiler”, “iletişim”, vb. daha belirgin kelimeleri kullanabilirsiniz.

“İçerik” terimini kullananlar genelde çalışmaların yazarları (“yaratıcıları” derler) adına telif hakkının gücünün artırılmasını isteyen yayıncılardır. “İçerik” terimi, gerçekte bu çalışmalara karşı gerçek tutumlarını ortaya çıkarır.

Aynı kelime, “içerik”, bu sorunu ortaya çıkarmayacak kadar farklı bir anlamda kullanımı da var. Bu kullanım “teknik içerik” ifadesinde var. Bu ifadenin kullanımı genellikle bir belirli belge veya yayınla ilgilidir, ve “ondaki bilgiye” işaret eder. Bu kullanım yayınlara ve iletişime ilişkin genel bir tutumu belirtmez.

Aynı şekilde “içerik, kapsam, içindekiler” [contents] de bu soruna yol açmaz. “içerik” kelimesinin bir biçimidir ama anlamı farklıdır. Bir dosyanın “içeriği” [contents] veya bir kitabın “içindekileri” [table of contents] genel olarak dosyalar veya genel olarak kitaplar hakkında bir tutumu kastetmez.

“İçerik” kullanımını ilk olarak 2002 tarihinde eleştirmiştik. Bu durum Tom Chatfield tarafından The Guardian'da da anlatılıyor:

İçeriğin kendisi, içerik gibi kelimelerin kullanımının önerdiği gibi, yersizdir. Her yazılmış parçayı “içerik” olarak etiketlemeye başladığınız anda, onun mübadele edilebilirliğini kabul etmiş oluyorsunuz: birincil kullanım amacı salt ölçüm değirmeninde öğütülmek olacak olan bir öğe.

Başka bir ifadeyle, “içerik” yayınları ve yazılanları, İnternetin “tüpleri” içerisinde taşınmaya ve ölçülmeye uygun bir çeşit püre biçimine indirger.

Daha sonra, Peter Bradshaw da bunun farkına vardı.

Stüdyolar filmlere saf, tekdüze, şirketsel “içerik” olarak yaklaştıklarında bu olur, muhasebeciler yapmanın mantıklı olduğunu söylediğinde kapatılabilen süper kahramanlık peltesinden oluşan bir Gazprom boru hattı.

Martin Scorsese, filmlerine ilişkin olarak “içerik” tutumunu kınadı.

“İçerik” ile kastedilen tutum, düşüncelerini bu kavram üzerine dayandıran insanlarca yürütülen platformların geliştirme yoluna ilişkin bu eleştirel betimlemede açıkça resmediliyor.

Yazı bu kelimeyi, “tüketim” ve “yaratıcılar” ile birlikte tekrar tekrar kullanıyor. Belki de bu insanların düşünme şeklini göstermek istiyor.

Courtney Love'ın Steve Case'e açık mektubunu da okuyun ve o sayfada “content provider” (“içerik sağlayıcı”)yı aratın. Heyhat, Bayan Love “fikri mülkiyet” (“intellectual property”) teriminin de yanıltıcı ve kafa karıştırıcı olduğunu bilmiyor.

Diğer insanlar, “memnuniyet sağlayıcısını” kullandıkları sürece, politik muhalifler, kendilerini “şikayetçi sağlayıcılar” olarak adlandırır.

“İçerik yönetimi” terimi belirsizliğiyle ödül kazanmalıdır. “İçerik”, “bir tür bilgi” anlamına gelir ve “yönetim” ise bu kapsamda “bu bilgiyle bir şey yapmak” anlamına gelecektir. Böylece “içerik yönetim sistemi”, bir tür bilgiyle birşey yapmak üzere bir sistemdir. Neredeyse tüm programlar bu tanıma uygundur.

Çoğu durumda, bu terim gerçekte web sitesinde sayfaları güncellemek için kullanılan sistemi belirtir. Bu yüzden, “web sitesi sürüm sistemi” (“web site revision system” veya “website revision system”) (WRS) terimini öneriyoruz.

“Kapalı”

Özgür olmayan yazılımı “kapalı” olarak tanımlamak, açıkça “açık kaynak” terimine işaret eder. Özgür Yazılım hareketinde açık kaynak kampıyla karıştırılmak istemeyiz, bu yüzden insanların bizi onlarla karıştıracağı şeyleri söylemekten kaçınırız. Örneğin özgür olmayan yazılımı “kapalı” olarak tanımlamaktan kaçarız. Bu tür yazılımı “özgür olmayan” veya “özel mülk” olarak adlandırırız.

“Kaynak model”

Vikipedi “kaynak model” terimini karışık ve muğlak bir biçimde kullanıyor. Görünüşte bir programın kaynak kodunun nasıl dağıtıldığına atıfta bulunsa da, metin bu durumu geliştirme metodolojisiyle karıştırıyor. “Açık kaynak” ve “paylaşılmış kaynağı” yanıtlar olarak ayrıştırsa da, bunlar bir şekilde örtüşüyor. Microsoft, ikinci terimi, bir kısmı “açık kaynak” olan birtakım çeşitli uygulamaları kapsayan bir pazarlama terimi olarak kullanıyor. Bu nedenle, bu terim gerçekte mantıklı bir bilgi aktarmıyor, ancak özgür yazılım programlarını tanımlayan sayfalarda “açık kaynak” deme şansını sağlamış oluyor.

“Korsanlık”

Yayıncılar genelde yasaklanmış kopyalamayı “korsanlık” olarak tanımlamaktadır. Bu şekilde, yasadışı kopyalamanın, büyük denizlerde gemilere saldırmak, bu gemilerdeki insanları esir almak ve öldürmekle etik açıdan eş değer olduğunu vurgulamaktadırlar. Bu tarz bir propagandaya dayanarak, dünyanın bir çok yerinde çoğu (veya bazen her) durumda kopyalamayı yasaklayan yasaları sağladılar. (Bu yasaklamaları daha eksiksiz yapmak için hala baskı uyguluyorlar)

Yasadışı kopyalamanın adam kaçırmak ve cinayetle aynı şeyler olmadığına inanıyorsanız, yasadışı kopyalamayı tanımlamak için “korsanlık” sözcüğünü kullanmamayı tercih edebilirsiniz. Bunun yerine, “yasaklanmış kopyalama” veya “yetkisiz kopyalama” gibi tarafsız ifadeler kullanabilirsiniz. Bazılarımız, “bilgiyi komşularınızla paylaşmak” gibi olumlu bir ifade bile kullanabilir.

Telif hakkı ihlali hakkındaki bir davaya başkanlık eden bir ABD hakimi, “korsanlık” ve “hırsızlık” kelimelerini karalama olarak tanımlamıştır.

“Koruma”

Yayıncıların avukatları, telif hakkını tanımlamak için “koruma” ifadesini kullanmayı sevmektedir. Bu sözcük, hasarın ya da zorda kalmanın önlenmesi anlamını taşımaktadır; bu nedenle, telif hakkı tarafından kısıtlanan kullanıcılardan çok, telif hakkından faydalanan sahip ve yayıncının tanımlanmasını destekler.

“Koruma”nın önlenmesi ve onun yerine tarafsız ifadelerin kullanılması kolaydır. Örneğin, “telif hakkı koruması uzun zaman sürer” yerine “telif hakkı uzun zaman sürer” diyebilirsiniz.

Aynı şekilde, “telif hakkıyla korunmuştur” demek yerine, “telif hakkı kapsamındadır” veya sadece “teliflidir” diyebilirsiniz.

Tarafsız olmak yerine telif hakkını eleştirmek istiyorsanız, “telif hakkı kısıtlamaları” terimini kullanabilirsiniz. Böylece, “telif hakkı kısıtlamaları uzun zaman sürer” diyebilirsiniz.

“Koruma” terimi ayrıca kötücül özellikleri tanımlamak için de kullanılıyor. Örneğin, “kopyalama koruma” kopyalamaya müdahale eden bir özelliktir. Kullanıcı bakış açısıyla bu bir engeldir. Bu yüzden “kopyalama koruma”ya kötücül özellik diyebiliriz. Sıklıkla Dijital Kısıtlamalar Yönetimi (DRM) olarak adlandırılıyor, Defective by Design kampanyasına bakabilirsiniz.

“LAMP Sistemi”

“LAMP”, Linux, Apache, MySQL ve PHP (bir web sunucusunda kullanmak üzere kullanılan başlıca programlar) anlamına geliyor. Sadece “Linux” kullanmak hatalıdır. Burada sözü edilen GNU/Linux'tür. Bu yüzden “LAMP” yerine “GLAMP” (“GNU, Linux, Apache, MySQL ve PHP”) kullanılmalıdır.

“Linux Sistemi”

Linux, Linus Torvalds tarafından 1991'lerde geliştirilmesi başlayan çekirdeğin ismidir. Linux'un kullanıldığı işletim sistemi basitçe GNU'nun Linux eklenerek kullanılmasıdır. Bütün bu sisteme “Linux” demek hem adaletsiz hem de kafa karıştırıcıdır. Lütfen bütün sistemi GNU/Linux olarak telafuz edin, hem GNU Projesine itibarını vermek hem de bütün sistemi çekirdekten ayırdetmek için.

“Modern”

“Modern” terimi, tanımlayıcı bir bakış açısına göre anlamlı olabilir, örneğin, sadece yeni dönemleri eski dönemlerden ayırt etmek için.

Eski yöntemlerin “eski moda” olduğu, yani daha kötü olarak farzedildiği, şeklinde bir varsayıma sahip olduğunda bu bir sorun haline gelecektir. İşletmelerin tercihlere karar verdiği ve kullanıcılara dayattığı teknolojik alanlarda, genellikle bunun tersi doğrudur.

“MP3 Çalar”

1990'ların sonunda, taşınabilir dijital ses oynatıcılarını yapmak mümkün oldu. Çoğu hala patentlenmiş MP3'ü destekliyor. Bazıları patentsiz ses kodlayıcı olan Ogg Vorbis ve FLAC da destekliyor ve hatta bazıları MP3 ile kodlanmış dosyaları hiç desteklemiyor. Çünkü geliştiricileri MP3 biçimine ilişkin patentlerden kendilerini korumak istiyor.

Ses çalarlar için “MP3 çalar” terimini kullanmanın genel bir MP3 biçimini teşvik etme ve (bazıları teknik olarak da daha iyi olan) diğer biçimlerden vazgeçirme etkisi vardır. Her ne kadar MP3 patentlerinin süresi geçmiş olsa da, bunu yapmak yine de sakıncalıdır.

Bu durum yeterince açıksa, “MP3 çalar” yerine “dijital ses çalar” veya basitçe “ses çalar” terimini öneriyoruz.

“Mükafat”

Telif hakları ile bağlantılı olarak “yazarların mükafatlandırılması”nı konuşmak şu varsayımları taşır (1) telif hakları yazarlar için vardır ve (2) bir şey okuduğumuzda yazara ödememiz gereken bir borca gireriz. İlk varsayım basitçe yanlıştır, ikinci varsayım ise çirkindir.

“Hak sahibi tazminatı” işi daha da dalavereli bir hale getirir: yazara bir ödeme yaptığınızı düşünmeniz farz edilir ve çoğunlukla durum budur ancak aynı zamanda da bize adil olmayan yasaları da dayatan yayıncılık şirketleri için de bir ödeme anlamına gelir.

“Nesnelerin İnterneti”

Şirketler bilgisayarlaşmış aygıtları İnternet üzerinden imalatçının sunucusuna bağlanacak, böylece de kolayca kullanıcıları gözetleyebilecekleri şekilde yapmaya karar verdiklerinde, bunun kulağa çok da iyi gelmeyeceğini düşündüler. Bu yüzden daha hoş, sempatik bir isim ortaya attılar: “Nesnelerin İnterneti.”

Deneyimler bu ürünler sıklıkla kullanıcılarını gözetlediklerini gösteriyor. Ayrıca insanlara yanlı tavsiyeler verecek şekilde üretildiklerini gösteriyor. Ayrıca, imalatçılar bağlandıkları sunucuyu kapatarak ürüne sabotaj yapabilirler.

Biz onlara “Kazıklar İnterneti” diyoruz.

“Oynaması bedava”

Kafa karıştırıcı “oynaması bedava” ("free-to-play", kısaltması “F2P”) terimi pazarlamada kullanıcı oynamaya başladığında bir ödeme gerektirmeyen özgür olmayan oyunları tanımlamak için kullanılıyor. Bu oyunların çoğunda başarı kazanmak daha sonra bir ödeme gerektiriyor, bu nedenle “başlaması bedelsiz” çok daha uygun bir tanımdır.

Bu terimi kullanmak, insanların “free (özgür)”yi “sıfır fiyatlı” olarak düşünmesine yol açtığı için, özgür yazılım hareketinin aleyhinedir.

“Oyuncular” (işletmeler hakkında söylenen)

İşletmeleri “oyuncular” olarak tanımlamak, tamamen ve sadece “kazanmakla” güdülendikleri varsayımında bulunmaktır, pokervari bir oyundaymışçasına davrandıkları şey aslında tüm diğer herşeyi kâra tabi kılmalarıdır. Çoğunlukla işletmeler (ve yöneticileri) bu şekilde davranırlar ama her zaman değil ve biz de onlara başka değerlere de saygı duymaları yönünde baskı uygularız.

“Oyuncular” şeklinde ahlaki sinizm, genel olarak şirketlerin belli bir dereceye kadar hak ettiği şirketlere yönelik genel kınamayla dolu olsa da, aynı zamanda herhangi bir işletmenin eylem ve uygulamalarını ahlaki koşullarla yargılama çabalarından caydırma eğilimi gösterir. Hatta belli bir işletmenin insanlara adaletsiz davranıp davranmadığı sorusundan da, “oyuncular” mecazının arka planındaki “sormaya ne gerek var”? mırıltısıyla vazgeçiliyor. Bu mecazdan kaçınalım.

“ÖAKY”

“Özgür ve Açık Kaynak Yazılım” anlamına gelen “ÖAKY (FOSS)” terimi özgür yazılım ve açık kaynak arasında tarafsız olmanın bir yolu olarak ortaya kondu, ama aslında bunu başaramıyor. Eğer tarafsızlık amacınızsa, “ÖLAKK” daha iyi bir seçenektir. Ancak eğer özgürlüğün tarafını tuttuğunuzu göstermek istiyorsanız, tarafsız bir terim kullanmayın.

ÖAKY yerine özgür yazılım diyoruz.

“ÖLAKY”

“Özgür/Libre ve Açık Kaynak Yazılım” anlamına gelen “ÖLAKK (FLOSS)” terimi özgür yazılım ve açık kaynak arasında tarafsız olmanın bir yolu olarak ortaya kondu. Eğer tarafsızlık amaçsa, “ÖLAKK” tarafsız olmanın en iyi yoludur. Ancak eğer özgürlüğün tarafını tutuyorsanız, tarafsız bir terim kullanmayın.

“Özgürce edinilebilen yazılım”

“Özgürce edinilebilen yazılım” terimini özgür yazılım için bir eşanlamlı olarak kullanmayın. Terimler aynı değildir. Yazılım eğer herhangi bir kimse bir kopyasını kolayca edinebiliyorsa “özgürce edinilebilen yazılım”dır. “Özgür yazılım” ise bir kopyaya sahip kullanıcıların özgürlükleriyle tanımlanmıştır. Bunlar farklı sorulara farklı yanıtlardır.

“Paraya çevirme”

“Paraya çevirmenin” doğru tanımı “bir şeyi para birimi olarak kullanmaktır.” Örneğin, insan toplulukları altını, gümüşü, bakırı, basılı kağıdı, belirli türdeki deniz kabuklarını ve büyük kayaları paraya çevirmiştir. Ancak günümüzde kelimenin, “bir şeyi kâr temeli olarak kullanma” anlamına gelecek şekilde kullanıldığı şeklinde bir eğilim görüyoruz.

Bu kullanım kâra birincil, kâr elde etmek için kullanılan şeye de ikincil bir rol biçiyor. Yazılım projesine uygulanan bu tutum sakıncalıdır çünkü geliştiricilerin, onu özgür yapmanın yeterince kârlı olmadığı sonucunu çıkarmaları durumunda, programı özel mülk yapmalarına yol açabilir.

Üretken ve etik bir işletme de para kazanabilir, ancak diğer her şeyi kâr uğruna boyunduruk altına alırsa, etik kalması pek mümkün değildir.

“Paylaşım ekonomisi”

“Paylaşım ekonomisi” terimi Uber ve Airbnb gibi, insanlar arasında ticari işlemler düzenleyen hizmetlerden söz etmek için iyi bir yöntem değildir. “Paylaşma” terimini, yayınlanmış çalışmaların aynı kopyalarının ticari olmayan tekrar dağıtımlarını da içeren, ticari olmayan işbirliklerinden söz etmek için kullanıyoruz. “Paylaşma” kelimesini bu işlemleri de içerecek şekilde esnetmek, anlamını zayıflatmak olacaktır, o yüzden bu bağlamda kullanmıyoruz.

Uber gibi işletmeler için kullanabileceğimiz daha uygun bir terim “parçabaşı hizmet ekonomisi” veya “gig ekonomisidir.”

“Paylaşım (kişisel veri)”

Şirketler insanları kişisel verilerini açıklama konusunda, böylece mahremiyetlerini teslim etme konusunda yönlendirdiklerin veya cezbettiklerinde, lütfen bundan “paylaşmak” olarak söz etmeyin. “Paylaşma” terimini, yayınlanmış çalışmaların aynı kopyalarının ticari olmayan tekrar dağıtımlarını da içeren, ticari olmayan işbirliklerinden söz etmek için kullanıyoruz ve bunun iyi bir şey olduğunu söylüyoruz. Lütfen bu kelimeyi zararlı ve tehlikeli bir uygulama için kullanmayın.

Eğer bir şirket, toplanan kişisel veriyi başka bir şirkete yeniden dağıtırsa, bu “paylaşmaktan” daha kötü bir terim hak ediyor.

“Pazar”

Özgür yazılım kullanıcıları veya genel olarak yazılım kullanıcılarını “pazar” olarak tanımlamak yanıltıcıdır.

Bu özgür yazılım topluluğunda marketlerin yeri yoktur demek değildir. Eğer bir özgür yazılım destek faaliyetine sahipseniz, o zaman müşterileriniz vardır ve onlarla bir pazarda ticaret yapıyorsunuzdur. Özgürlüklerine saygı duyduğunuz sürece, pazarınızda başarılar dileriz.

Ancak özgür yazılım hareketi toplumsal bir harekettir, ticari bir faaliyet değildir, ve başarısı pazar başarısını hedeflememektedir. Kamuya özgürlük sağlayarak hizmet etmeye çalışıyoruz, rakip bir şirketten iş kazanmak üzere rekabet için değil. Bu özgürlük kampanyasını salt iş faaliyetleri başarısı ile eşitlemek, özgürlüğün önemini yadsımak ve özel mülk yazılımı meşrulaştırmak anlamına gelir.

“PC”

Belirli bir bilgisayar donanımını belirtmek için “PC” kısaltmasını kullanmak uygundur, ancak lütfen bilgisayarın Microsoft Windows kullandığı imasıyla kullanmayın. Eğer aynı bilgisayara GNU/Linux kurarsanız da o bilgisayar bir PC'dir.

Windows çalıştıran bilgisayar için “WC” terimi önerilmiştir.

“Photoshop”

Lütfen, herhangi bir resim veya görüntü düzenleme ve değiştirme işi için “photoshop” terimini fiil olarak kullanmayınız. Photoshop sadece, özel mülk olduğu için kaçınılması gereken bir görüntü düzenleme programının ismidir. Örneğin GIMP gibi bir çok özgür alternatifi vardır.

“PowerPoint”

Lütfen herhangi bir yansı sunumunu tanımlamak için “PowerPoint” terimini kullanmayınız. “PowerPoint” sunum yapmak üzere kullanılan belirli bir özel mülk yazılımın adıdır. Özgürlüğünüz için sunumlarınızı (PowerPoint değil) hazırlamak için özgür yazılım kullanmalısınız. Önerdiğimiz alternatifler LaTeX'in beamer sınıfı ve LibreOffice'un Impress'idir.

“RAND (makul ve ayrım yapmayan)”

Özgür yazılımı yasaklayan, patentle sınırlandırılmış standartları yürürlüğe koyan standart kurumları, tipik olarak uyumlu bir programın her kopyası için sabit bir ücret talep eden patent lisanslarının edinilmesi politikasını uyguluyorlar. Genellikle bu gibi lisansları “RAND” terimiyle ifade ediyorlar, bu terim, makul ve ayrım yapmayan anlamına geliyor.

Söz konusu terim, normalde makul olmayan ya da ayrım yapan patent lisansı sınıfını örtbas ediyor. Bu lisansların bazı insanlar arasında ayrım yapmadığı doğrudur ancak özgür yazılım topluluğuna karşı ayrım yapıyorlar ve bu, onları, mantıksız hale getiriyor. Bu nedenle, “RAND”ın yarısı aldatıcı ve diğer yarısı ise önyargılıdır.

Standart kurumları bu lisansların ayrım yaptığını fark etmeli ve “makul ve ayrım yapmayan” ifadesinin kullanımını ya da bunları tanımlamak için “RAND” ifadesinin kullanımını sona erdirmelidir. Bunu yapana kadar da, örtbas etmeye katılmak istemeyen diğer yazarlar, bu terimi kullanmayı reddetmelidir. Patent sahibi olan firmalar yaygınlaştırdığı için bu terimi kabul etmek ve kullanmak, bu firmalara zorla istediklerini yapma fırsatı vermektir.

Bunun yerine “yalnızca tek biçimli ücret” ya da kısaca “UFO” teriminin kullanılmasını tavsiye ediyoruz. Bu doğru bir ifadedir, çünkü bu lisanslardaki tek şart, tek biçimli bir hak sahibine verilen ücrettir.

“Reklam engelleyici”

Bazı programların amacı reklamları engellemek ise, onlar “reklam engelleyici” diyebiliriz. Ancak, GNU tarayıcısı IceCat, web sitelerinin gözetimini engellemeye yönelik daha geniş önlemlerin bir sonucu olarak kullanıcıyı takip eden reklamları engeller. Bu “reklam engellemek” değil, gözetim korumasıdır.

“SaaS” veya “Hizmet olarak Yazılım”

SaaS (“Hizmet olarak Yazılım” kısaltması) bir adaletsizliktir diyorduk, ancak daha sonra insanların SaaS olarak kabul edilmesi gereken faaliyetler konusunda bir çok çeşit olduğunu farkettik. Bu nedenle yeni bir terim kullanmaya başladık: “Yazılım yerine Hizmet (Service as a Software Substitute)” veya “SaaSS”. Bu terimin iki avantajı var: önceden kullanılmıyordu, böylece tek tanım bizimki ve durumun içerdiği adaletsizliği açıklıyor.

Bu konunun ayrıntılı bir incelemesi için Bu Sunucu Gerçekte Kime Hizmet Ediyor? yazısına bakabilirsiniz.

İspanyolcada “software como servicio” kullanmaya devam ediyoruz, çünkü “software como ser vicio” (“habis yazılım”) şakası vazgeçilmeyecek kadar güzel.

“Satıcı”

Lütfen “satıcı” (vendor) terimini yazılım geliştiren veya paketleyen herhangi biri için kullanmayın. Çoğu program kopyaların satılması için geliştiriliyor ve geliştiricileri de dağıtıcıları oluyor, bu bazı özgür yazılım paketlerini de içermektedir. Ancak, bazı programlar kopyalarını satma amacı gütmeyen gönüllüler veya organizasyonlar tarafından geliştirilmektedir. Bu geliştiriciler satıcı değildir. Aynı şekilde, sadece bazı GNU/Linux dağıtımlarının paketleyicileri sağlayıcıdır. Genel bir terim olan “sağlayıcıyı” (supplier) öneriyoruz.

“Satın alma opsiyonlu bedava (Freemium)”

Kafa karıştırıcı “freemium” (satın alma opsiyonlu bedava) terimi pazarlamada standart sürümü bedelsiz olan özgür olmayan yazılımı tanımlamak için kullanılıyor.

Bu terimi kullanmak, insanların “free (özgür)”yi “sıfır fiyatlı” olarak düşünmesine yol açtığı için, özgür yazılım hareketinin aleyhinedir.

“Skype”

Lütfen “skype” terimini, herhangi bir görüntülü iletişim veya genel olarak İnternet üzerinden telefon anlamına gelen fiil olarak kullanmaktan kaçının. “Skype” sadece, kullanıcılarını da gözetleyen, özel mülk belirli bir programın adıdır. Hem özgürlüğünüze hem de mahremiyetinize saygı duyacak bir şekilde İnternet üzerinden görüntülü ve sesli aramalar yapmak istiyorsanız birçok özgür Skype ikamelerinden birini deneyebilirsiniz.

“Telif hakkı sahibi”

Telif hakkı, kamusal bir çıkar sağlamak amacıyla ve sınırlı bir süre boyunca sürecek şekilde devlet tarafından dağıtılan yapay bir ayrıcalıktır. Bir ev ve tişört sahibi olmak gibi doğal bir hak değildir. Hukukçular, bu durumu, bu ayrıcalığa sahip olanlara “telif hakkı hamili” (copyright holder) diyerek kabul ediyorlardı.

Bir kaç on yıl önce, telif hakkı hamilleri bu noktanın farkındalığını azaltma çabalarına başladılar. “Fikri mülkiyet” sahte kavramını sıklıkla atıfta bulunmanın yanında kendilerine de “telif hakkı sahibi” demeye başladılar. Lütfen bizimle birlikte geleneksel terim olan “telif hakkı hamili” terimini kullanarak buna karşı koymaya katılın.

“Ticari”

Lütfen “ticari” ifadesini “özgür olmayan” anlamında kullanmayın. Bu, çok farklı iki konunun karışmasına neden olmaktadır.

Bir program, bir iktisadi eylem olarak geliştirilmişse ticaridir. Ticari bir program, lisansına bağlı olarak özgür ya da özgür olmayan biçimde olabilir. Benzer şekilde, bir okul ya da bir birey tarafından geliştirilen bir program, lisansına bağlı olarak özgür ya da özgür olmayan biçimde olabilir. Programı nasıl bir birimin geliştirdiği ve kullanıcılarının ne gibi özgürlüklere sahip olduğu tamamen bağımsız iki sorudur.

Özgür Yazılım hareketinin ilk on yılında, özgür yazılım paketleri hemen hemen her zaman ticari olmayan paketlerdi; GNU/Linux işletim sisteminin bileşenleri, Özgür Yazılım Vakfı ve üniversiteler gibi kâr amacı gütmeyen organizasyonlar ya da bireyler tarafından geliştirilmişti. Ancak 1990’larda, özgür ticari yazılım ortaya çıkmaya başladı.

Özgür ticari yazılım topluluğumuz için bir katkıdır, bu nedenle özgür ticari yazılımı desteklemeliyiz. Ancak “ticari” ifadesinin “özgür olmayan” anlamına geldiğini düşünen insanlar, söz konusu birleşimin kendi kendiyle çatışan bir birleşim olduğunu düşünecekler ve olasılığı ortadan kaldıracaklardır. Lütfen “ticari” ifadesini bu şekilde kullanmamaya özen gösterelim.

“Tüketici”

“Tüketici” terimi bilgisayar kullanıcılarını tarif etmek için kullanıldığında, redetmemiz gereken varsayımlarla yüklüdür. Bazıları bu terime programı kullanmanın programı “tüketmek” olduğundan yola çıkarak varıyorlar (Bkz. tüketim terimi), bu da insanların, kopyalanamaz maddi ürünlerden türetilen ortaya koyulan ekonomik sonuçları kopyalanabilir dijital çalışmalara dayatmasına yol açıyor.

Ek olarak, yazılım kullanıcılarını “tüketici” olarak tanımlamak kullanıcıları sadece “pazarda” mevcut olan “ürünleri” tercihle sınırlanmış kişiler olarak betimler. Bu betimlemede kullanıcıların programın ne yaptığı üzerinde doğrudan bir denetim uygulamasına yer yoktur.

Çalışmaları sadece edilgen bir şekilde kullanmakla sınırlı olmayan insanları tanımlamak için “tüketiciler” kullanımı yerine “bireyler” ve “yurttaşlar” gibi terimleri öneriyoruz.

“Tüketici” kelimesinin sorununa daha önce dikkat çekilmişti.

“Tüketim”

“Tüketim” yemekle yaptığımız bir şeydir, onu mideye indiririz, bu işlemden sonra artık yemek yoktur. Benzerlik kuracak olursak, aynı kelimeyi işlem bittiğinde tükenen diğer ürünler için de kullanırız. Dayanıklı mallar için kullanmaksa bir esnetmedir. Ancak aynı kelimeyi, herhangi bir sayuda çalıştırılabilecek, oynatılabilecek veya okunabilecek olan, doğası gereği sonsuza kadar kalabilecek yayınlanmış çalışmalar (programlar, diskteki veya bir dosyadaki kayıtlar, kağıt şeklindeki veya bir dosyadaki kitaplar) için kullanmak oldukça aşırı esnetmedir. Bir kaydı oynatmak veya bir programı çalıştırmak onu tüketmez.

“Tüketmeyi” kullanan kişiler bu bağlamda onu kelime kelimesine kullanmadıklarını söylerler. Peki o zaman, ne anlama geliyor bu durumda? Yazılım ve diğer çalışmaların kopyalarını dar görüşlü bir ekonomistin bakış açısından değerlendirmek anlamına geliyor. “Tüketim”, arabaların kullandığı yakıt veya elektrik gibi maddi metaların ekonomisiyle ilişkilidir. Benzin bir metadır, elektrik de öyle. Metalar misli şeylerdir: arabanızın bugün yaktığı bir damla benzinle, geçen hafta yaktığı için hiç bir özel durum yoktur.

Bir hikaye, yazı, program veya şarkının hiçbir özel durumu yokmuş varsayımıyla, eser sahipliği çalışmalarını bir meta olarak düşünmek ne anlama gelir? Bu, bunun gibi yayınlanmış çalışmaların değerini bilmeyen yayınevi şirketi muhasebecisi veya sahibinin çarpık bakış açısıdır. Özel mülk yazılım geliştiricilerin de, yazılımı bir meta olarak düşünmenizi istemesi hiç şaşırtıcı değildir. Çarpık bakış açıları, yayınlardan da “içerik” olarak söz eden bu yazıda açıkça ortaya çıkıyor.

“İçerik tükettiğimiz” fikriyle ilişkili dar düşünce tarzı, kullanıcıların dijital aygıtlarda kullanılan Dijital Kısıtlamalar Yönetimi (DRM) biçiminde yapıları kırmasını yasaklayan DMCA gibi yasaların yolunu açıyor. Kullanıcıların bu aygıtlarda yaptığı “tüketim” olarak değerlendirildiğinde, aygıtlara bu gibi kısıtlamalar getirmek de doğallaşıyor.

Bu durum ayrıca, “consume.” müzik dinlemeyi veya video izlemeyi bozukça kısıtlayan DRM kullanan “akış (streaming)” hizmetlerinin kabulünü de cesaretlendiriyor, bu faaliyetleri “tüketim” kelimesinin varsayımlarına sıkıştırıyor.

Neden bu bozuk kullanım yaygınlaşıyor? Kimileri bu terimin karmaşık olduğunu, ancak onu inandırıcı gerekçelerle reddetmek çok daha karmaşık olduğunu düşünebilir. Kimileri bütün medya türlerini genelleştirmek istiyor, ancak alışılmış İngilizce fiiler (“okumak (read),” “dinlemek (listen to),” “izlemek (watch)”) buna yetmiyor. Başkaları kendi veya işverenlerinin işletmelerinin çıkarları doğrultusunda hareket ediyor olabilir. Saygın forumlarda terimi kullanışları, bunun “doğru” terim olduğu izlenimi yaratıyor.

Müzik, kurgu veya başka bir sanatsal çalışmanın “tüketiminden” söz etmek onlara bir sanat değil de meta olarak davranmaktır. Yayınlanmış çalışmaları bu şekilde mi düşünmek istiyoruz? İnsanları da bu şekilde mi cesaretlendirmek istiyoruz?

Yanıtı hayır olanlar, lütfen bunun için “tüketim” terimini kullanmaktan kaçınmaya katılsınlar.

Yerine ne kullanabiliriz? “Okumak,” “dinlemek,” “izlemek” veya “göz atmak” gibi belirgin fiileri kullanabilirsiniz, üstelik bu fiiller aşırı genelleştirme eğilimini de dinginlemeye de yarar.

Genelleştirme ısrarınız varsa, “tüketime” göre daha az esneklik gerektiren “bakmak, ilgilenmek (attend to)” fiilini kullanabilir. Pratik amaçlı bir çalışma için en iyisi “kullanmak” fiilidir.

Bir sonraki girdiye bakınız.

“Ücretsiz Yazılım (freeware)”

Lütfen “özgür yazılım” için eş anlamlı kelime olarak “freeware”i kullanmayın. “Freeware” terimi 1980’lerde yalnızca çalıştırılabilir olarak yayınlanan programlar için kullanılmıştı, kaynak kodu mevcut değildi. Günümüzde üzerinde fikir birliğine varılmış bir anlamı yoktur.

Ayrıca, İngilizceden farklı diller kullanırsanız, “özgür yazılım (freesoftware)” ya da “freeware” gibi İngilizce sözcükleri almayın. Dilinizin sağladığı daha az kafa karıştırıcı olan sözcükleri kullanmaya çalışın. Aşağıda “özgür yazılım” terimi için kafa karıştırıcı olmayan önerilen çeşitli dillere çevrilmiş çeviriler mevcuttur.

Kendi dilinizde bir sözcük oluşturarak, gerçekten de özgürlüğe atıf yaptığınızı ve yalnızca birtakım yabancı pazarlama kavramlarını papağan gibi tekrarlamadığınızı gösterirsiniz. Özgürlüğe ilişkin atıf, vatandaşlarınıza ilk başta garip ya da rahatsız edici gelebilir ancak bir kere tam da ifade ettiği şey anlamına geldiğini gördüklerinde, hususu gerçekten de tam olarak anlayacaklardır.

“Ürün”

Bir ürün hakkında konuşuyorsanız, elbette ona öyle deyin. Ancak bir hizmetten söz ediyorsanız, lütfen onu “ürün” olarak adlandırmayın. Eğer bir hizmet sağlayıcı, kendi hizmetlerine “ürün” diyorsa, lütfen ısrarla ondan “hizmet” olarak söz etmeye devam edin. Eğer bir hizmet sağlayıcı bir paket teklifinden “ürün” olarak söz ediyorsa lütfen ısrarla ondan “teklif” olarak söz etmeye devam edin.

“Varlıklar”

Yayınlanmış çalışmalardan “varlıklar” veya “dijital varlıklar” olarak söz etmenin, onlardan “içerik” olarak söz etmekten daha da kötü olduğunu düşünüyoruz. Çünkü, çalışmaların ticari değeri dışındaki toplumsal değerini sahip olmadıklarını varsayıyor.

“Yapay Zekâ”

ChatGPT üzerine yaşanan ahlaki panik, sıklıkla sanki o “Yapay Zekâ”ymış gibi insanların konuşma karmaşasına yol açtı. ChatGPT düzgünce bir yapay zekâ olarak tanımlanır mı? Öyle mi adlandırmalıyız? MIT Yapay Zekâ laboratuvarından Profesör Sussman, ikna edici bir şekilde öyle adlandırmamamız gerektiğini öne sürüyor.

Normalde, “zekâ”, en azından bazı şeyler hakkında bilgi ve kavrayışa sahip olma anlamına gelir. Hakiki bir Yapay Zekâ biraz bilgi ve kavrayışa sahip olmalıdır. Genel yapay zekâ her tür şeyi bilebilecek ve kavrayabilecektir; bu mevcut değil, ancak bazı sınırlı alanlarda bilen ve kavrayabilen sınırlı yapay zekâ sistemlerine sahibiz.

Buna karşın, ChatGPT hiç bir şey bilmiyor ve hiç bir şey anlamıyor. Çıktısı sadece pürüzsüz gevezelik. Gerçeklik üzerine söylediği veya kastettiği herhangi bir şey uydurmadır (eğer “uydurma” sistemin gerçekte olduğundan daha fazla kavrayış kastetmiyorsa). ChatGPT çıktısında herhangi bir gerçek soruya doğru bir yanıt aramak, birçok kişinin de korktuğu gibi, tam bir akılsızlıktır.

Bu bir gerçekleştirim ayrıntısı meselesi değildir. Bu sistemlerin kullandığı temel yaklaşımdan kaynaklanan doğalarında mevcut bir kısıtlamadır.

Eğitilmiş sinir ağlarına dayanan sistemler için terminolojiyi şu şekilde kullanmayı öneriyoruz:

  • “Yapay zekâ” kimi alanlarda kavrayış ve bilgiye sahip, küçük veya büyük, sistemler için uygun bir terimdir.
  • “Zırva üreticileri” laf kalabalığını anlamsal olarak kavramadan dünya hakkında iddialar içeren pürüzsüz tınlayan laf kalabalığı üreten ChatGPT gibi Büyük Dil Modelleri (LLM) için uygun bir terimdir. Bu çıkarımı Hicks v.d.'nin ChatGPT is bullshit (2024) başlıklı bildirisi de destekliyor.
  • “Üretken sistemler” “doğru” ve “yanlışlık”kavramlarının uygun olmadığı sanatsal çalışmalar üreten sistemler için uygun bir terimdir.

Bu üç çalışma kategorisi bugünlerde çoğunlukla “makine öğrenme sistemleri”yle gerçekleşiyor. Bu, çoğu nümerik değer içeren veriyle çalıştıkları ve “eğitim verisi”ne dayanarak bu sayıları düzelttikleri anlamına geliyor. Bir makine öğrenmesi sistemi bir zırva üretici, bir üretken sistem veya yapay zekâ olabilir.

Çoğu makine öğrenmesi sistemi bugün “sinir ağı sistemleri” (“NNS”) olarak gerçekleştiriliyor, yani bir, gerçek sinir hücrelerinin yüksek oranda basitleştirilmiş modelleri olan “nöron” ağı simüle ederek çalışırlar. Ancak, farklı şekillerde çalışan başka tür makine öğrenmesi türleri de var.

Gramer ve ifade bağlamında makul metin çıktısı üreten sinir ağı sistemleri için özel bir terim var: “büyük dil modelleri” (“LLM”). Bu sistemler, kendi metin çıktılarının anlamlarını kavramaya başlayamazlar, bu yüzden her zaman zırva üreticileridir, hiç bir zaman yapay zekâ değillerdir.

Veride belirli önemli desenleri tanımayı öğrenen makine öğrenmesi kullanan sistemler var. Çıktıları (mükemmel bir doğrulukta olmasa bile) hakiki bilgiyi yansıtabilir, örneğin bir organizmanın doku görüntüsü belirli bir sağlık durumunu gösteriyor mu göstermiyor mu, bir böcek arı yiyen Asya eşek arısı mı değil mi, veya or minik bir çocuğun otizm sendromu olma riski var mı yok mu. gibi. Bilim insanları, sistemin deneysel sınamalara karşı yargısını karşılaştırarak çıktılarını doğruluyorlar. Bu da bu sistemleri “yapay zekâ” olarak adlandırmayı haklı çıkarıyor. Aynı şekilde antisosyal medyanın kullanıcıya ne gösterip göstermeyeceğine karar veren sistemler de öyle, ne de olsa şirketler bunların gerçekten anladığını, artan “kullanıcı etkileşimi” anlamında doğruluyor, her ne kadar kullanıcıların manipülasyonu hem kullanıcılara hem de bir bütün olarak topluma zararlı olsa da.

İşletmeler ve hükümetler benzeri sistemleri olası müşteriler veya belirli şeylerle suçlanan insanlarla nasıl ilgilenebileceğini değerlendirmek için de kullanıyorlar. Bu değerlendirme sonuçları sıklıkla dikkatsizce doğrulanıyor ve sonuç sistemli adaletsizlik olabiliyor. Ancak anlama iddiasında bulunduğu için, en azından yapay zekâ denemesi olarak nitelenebilirler.

Bu örneğin gösterdiği gibi, yapay zekâ bozuk olabilir, veya sistematik yanlılık içerebilir, veya kötü çalışabilir, tıpkı doğal zekâ gibi. Biz burada belirli örneklerin bu terime uyup uymadığıyla ilgileniyoruz, iyi şeyler mi yapıyorlar yoksa zarar mı veriyorlarla değil.

Geçerli bir çözüm bulmak için olası çözümler uzayını keşfetmek için makine öğrenmesi kullanarak matematik problemlerini çözen yapay zekâ sistemleri de var. Yapay zekâ olarak nitelenebilirler, çünkü titiz matematiksel yöntemler kullanarak aday çözümün geçerliliğini sınarlar.

Zırva üreticileri doğruymuş gibi gözüken cümleler çıkardığında ama mevcut olmayan kişiler, yerler ve şeyler, ve hatta olmayan olayları tanımladığında, bu cümleleri “halüsinasyon” olarak adlandırmak veya bu sistemlerin bunları “kafadan attığını” söylemek bir moda. Bu moda kavramsal kafa karışıklığı yayıyor, çünkü bu sistemlerin çıktılarının anlamları konusunda bir tür kavrayışa sahip olduğunu ve bu kavrayışın belirli bir durumda yanıldığını varsayıyor.

Bu varsayım yanlış: bu sistemler herhangi bir anlamsal kavrayışa sahip değiller.

“Yaratıcı”

Yazarlara uygulandığı gibi “yaratıcı” terimi, kapalı bir şekilde onları bir ilahlıkla (“Yaradan”) karşılaştırır. Bu terim, yayıncılar tarafından yazarların moral kişiliğini sıradan insanlarınkinden daha yüksekte tutmak için, yayıncıların, yazarların adına uygulayabildikleri güçlendirilmiş telif hakkı gücünü haklı göstermek için kullanılıyor. Bu terim yerine “yazar” kullanımını öneriyoruz. Ancak çoğu durumda, kastettiğiniz “telif hakkına sahip” (“copyright holder”) anlamına gelmektedir. Bu terimler denk değildir, sıklıkla telif hakkı sahibi yazar değildir.

“Yazılım Endüstrisi”

“Yazılım Endüstrisi” terimi insanların yazılımın bir tür fabrika ile üretildiği ve “tüketicilere” iletildiği imgesi yaratmalarını cesaretlendirir. Özgür Yazılım Topluluğu durumun böyle olmadığını gösterir. Yazılım ticari faaliyeti vardır, ve değişik faaliyetler özgür ve/veya özgür olmayan yazılımlar geliştirirler, ancak özgür yazılım geliştirenler fabrika gibi çalışmamaktadır.

“Endüstri” kelimesi yazılım patentlerinin savunucuları tarafından propaganda terimi olarak kullanılmaktadır. Yazılım geliştirmeyi “endüstri” olarak tanımlamakta, ve bunun patent tekellerine karşı çıkma anlamına geldiğini söylemektedirler. 2003 yılında yazılım patentlerini reddeden Avrupa Parlamentosu, “endüstri”yi “malzeme metalarının otomatik üretimi” olarak tanımlamak üzere oy kullandı.

“Yazılımın satılması”

“Yazılımın satılması” terimi kafa karıştırıcıdır. Kesin konuşursak, özgür bir programın kopyasının bir para karşılığı verilmesi “satmak”tır; ancak insanlar genellikle, “satma” terimini yazılımın sonraki kullanımlarında özel mülk kısıtlamalar olmasıyla ilişkilendirmektedir. Ne demek istediğinize bağlı olarak “bir ücret karşılığında bir programın kopyalarının dağıtılması” veya “bir programın kullanılmasına özel mülk kısıtlamaların getirilmesi” gibi daha açık ifadeler kullanabilir ve kafa karışıklığını önleyebilirsiniz.

Bu konu hakkında daha fazla bilgi için, “Özgür Yazılımın Satılması” bölümüne bakınız.

Kaynakça

  1. Hicks, M.T., Humphries, J. & Slater, J. ChatGPT is bullshit. Ethics Inf Technol 26, 38 (2024). link.springer.com/article/10.1007/s10676-024-09775-5